Ermeni Hareketi
- Ermeni Hareketi
- ERMENİ HAREKETİ ÖRGÜTLERİ
- ERMENİ HAREKETİ ve ERMENİ SORUNU
Ermeni Hareketi esas olarak İttihad-ı Osmani Cemiyetinin kuruluşuyla beraber başlar. Kuruluş yılı Fransız İhtilali’nin 100. yıldönümüne rastlar. 1895 ise İstanbul’da Ermeni sorununun patlak verdiği yıldır. Berlin Kongresi’nden sonra Osmanlı ülkesinde olup da özerklik ya da bağımsızlık elde etmemiş – Ermeniler dışında– gayrimüslim bir halk kalmamıştı. Anadolu’nun pek çok yerinde okul ve hastane açmış olan Amerikan misyonerleri Ermenileri bu yönde teşvik ediyorlardı.
Üstelik Ayastefanos Antlaşması’na Doğu Anadolu’da bulunan ve 6 vilayeti (o günkü çok geniş sınırlarıyla Van, Bitlis, Mamuretülaziz [Elazığ], Diyarbakır,Erzurum, Sivas’ı) kapsayan, 1071 öncesinde Ermenistan diye tanınmış bölgede, büyük devletlerin gözetimi altında ıslahat yapılması için hüküm konmuş, bu hüküm aynen Berlin Antlaşması’na da geçmişti. Ne var ki Ermenilerin diğer Osmanlı Hıristiyan halklarına göre iki zorlukları vardı. Biri, “Ermenistan” diye adlandırdıkları bölgenin jeopolitik konumuydu. Bölge büyük devletler için ulaşılması çok zor, çok engebeli bir yerdi, ikincisi, Ermeniler ticaret ve zanaat uğruna ülkenin her yanına dağılmış oldukları için, “Ermenistan” diye adlandırılan bölgenin hiçbir yerinde çoğunluk oluşturmuyorlardı. En kalabalık oldukları Bitlis’te bile nüfusun ancak 1/3’ü Ermeniydi.
ERMENİ HAREKETİ ÖRGÜTLERİ
Ermeniler 1887’de Hınçak, 1890’da Taşnaksutyun ihtilal örgütlerini kurup harekete geçtiler. “Bulgar modeli” diyebileceğimiz bir yol izliyorlardı. Kanlı bir ayaklanma düzenliyorlar, sonra da ayaklanmaları yine kanlı biçimde bastırılınca, büyük devletlerin dikkatini çekip yardım ve müdahalelerini sağlamaya çalışıyorlardı. 1890’da Musa Bey, Erzurum, Kumkapı, 1892-3’te Merzifon, Kayseri, Yozgat, 1894’te Sasun olaylarını çıkardılar. İngiltere ve Rusya’nın Ermeniler için hazırladıkları ıslahat planı reddedilince, İstanbul’da kanlı olaylar çıktı. Abdülhamit hükümetinin polisi sokaklardan çekmesiyle 3 gün boyunca kanlı bir Müslüman-Ermeni kavgası yaşandı.
Adeta Osmanlı Devleti’nin sonuna işaret eden bu olaylar karşısında İT fikir kulübü kimliğinden çıkarak eyleme geçti. İki bildirge (beyanname) hazırlayarak duvarlara yapıştırdı. İttihatçılar, Ermenilerin Abdülhamit yönetimine karşı çıkmakta haklı olduklarını, fakat bunu tek başlarına değil, bütün Osmanlı halkları ile birlikte İT bayrağı altında yapmaları gerektiğini ileri sürüyorlardı. İT bu biçimde ortaya çıkınca, özgürlükçüler ve genel olarak aydınlar üzerindeki baskılar yoğunlaştırıldı. Birçok İttihatçı ülke dışına, özellikle Fransa’ya kaçtı. Kalanlar 1896 ve 1897’de iki darbe tasarladılarsa da, her iki seferde de niyetleri ortaya çıktı ve başarısız oldular.
ERMENİ HAREKETİ ve ERMENİ SORUNU
İT 1895 yılında ilk nizamnamesini (tüzüğünü) hazırladı. Nizamnameden bazı ilginç özellikler ortaya çıkmaktadır. Polis bir üyeyi yakaladığında, o üyenin bütün örgütü ele verememesi için hücre tarzında örgütlendiğini görüyoruz. İT’ye karşı çıkanların “vatan düşmanı” olarak değerlendirilmesi, daha başından İT’nin kendini “cemiyet-i mukaddese” (kutsal dernek) olarak gördüğünü, kendisine karşı çıkanlara hoşgörülü olmadığını göstermektedir. Yine dikkati çeken bir nokta, nizamnamede kadınların üye yazılabilecekleri, erkeklerle aynı haklara sahip ve aynı görevlerle yükümlü olacakları yolundaki hükümdür. Oysa o sırada kadınların kaçgöçlerini sağlamak için hükümet tarafından alınan önlemler ileri bir noktaya vardırılmıştı. Bir kadın, kardeşi, kocası, babası dahi olsa sokakta bir erkekle birlikte görünemezdi. Böyle bir toplumda kadınların bir ihtilal örgütüne erkeklerle eşit olarak üye olmalarını öngörmek, İT’nin ne denli çağcıl bir ideolojiye sahip olduğunu gösterir.